FİKRİYE İLE İSMAİL
Yıl 1940 ların sonları. Bütün dünya gibi ülkemizin de zor yılları. O yıllarda Nazilli küçücük bir kasaba. Herkes geçim derdinde, ekmek parası peşinde. İsmail babasız büyümüş annesi ve bir ablasıyla yaşayan, ablası ile evin geçimini sağlamaya çalışan bir genç. Öyle bir delikanlı ki, zamanın modası siyah külotpantolon ,siyah ceket, beyaz gömlek, belde kırmızı kuşak, ayakta körüklü çizmeler, daha çok kendinden büyük ve kabadayılarla arkadaşlık yapan biri.
Yakışıklı mı? Hemde nasıl yakışıklı. Geriye doğru taranmış siyah dalgalı saçlar,beyaz ten, koyu kahve gözlerin üstünde siyah köşeli kaşlar, oldukça düzgün burnun altında siyah kaytan bıyıklar, düzgün dudaklar,bir erkek için orta boylu, ince yapılı, ama oldukça güçlü bir genç. Sanki beyaz perdeden çıkıp gelmiş bir aktör. Kızların peşinde koştuğu, bir o kadar da çapkın delikanlı.
Fikriye, o da babasız büyüyen, annesi, ağabeyi ve ablasıyla yaşayan, neredeyse çocuk yaşta ailesiyle geçim derdinde fabrikada çalışmaya başlayan bir genç kız. Ülkemizin de o dönem ki ekonomik ve nüfus potansiyaline bakarsak herkesin çalışmasının gerektiğini de biliriz.
Fikriye güzel miydi? Sarı saçları belinden aşağıya uzun, beyaz ten, hilal kaşların altında bakanların içinde boğulduğu deniz gözler, hokka burun altına düğme ağız dudak üstünde bir ben, sanki güzellikte son nokta der gibi. Orta boylu, ince yapılı, narin bir muhacir kızı...
Bu iki genç de o dönemde aynı dokuma fabrikasında çalışıyorlar. Dedim ya İsmail çapkın diye. Çocuk gördüğü
Fikriye'yi özel postacısı gibi kullanıyor.
- Fikriye şu mektubu ikici tezgahtaki kıza götür,
- Fikriye bu mektubu beşinci tezgahtaki kıza ver.
Fikriye getir, Fikriye götür. Bir gün bakar ki Fikriye artık onbeşinde ay parçası gibi bir genç kız olmuş, gözü de yüreği de Fikriye'den başkasını görmüyor...
Açmış yüreğini dili döndüğünce sevdiğine... Fikriye de sevdalı uzun zamandır İsmail'e... Bu gerçek bir aşk İsmail için çapkınlık değil, almalıyım sevdiğimi diye, annesini yollamış istetmek için. Fikriye'nin annesi de aynı fabrikada çalıyormuş, İsmail çapkın, İsmail kabadayı, İsmail'in çevresindekiler belli nasıl versin kızını. Nasıl evin en küçüğüne kıysın, ateşe mi atsın kızını.
Her annesinin istemeye gidişinde, hayır demiş. Bir gün, İsmail yolunu kesmiş, kendi istemiş.
- Sana verilecek kızım yok, cevabını almış.
- Bende sana şunu söyleyeyim, 26 Şubat gecesinde kızını kaçıracağım!
- Kaçır da göreyim!
Fikriye' nin ablası o sıralarda ilk çocuğuna hamile, doğumu bekleniyor. 26 şubat gecesi ağrısı tutuyor, güzel bir kızı oluyor. Herkes doğum telaşı içindeyken, kimse Fikriye'nin farkında değil. Ortalık sakinleşince bakıyorlar ki Fikriye yok... Fikriye sevdiğine gitmiş... İsmail dediği tarihte almış götürmüş...
Verdiği tarihte ablasının doğum yapması tesadüf müydü? Bence değildi. Bence Allah'ın birbirine yazdığı iki kişinin kimse önüne geçemezdi. Onların kaderlerine yazılmıştı, engellenemezdi.
Yıl 27 Şubat 1949, Fikriye ile İsmail in evlendikleri gün.
Bu gün 27 Şubat 2011 onların 62nci evlilik yıl dönümü.62 yıllık evlilikte üç çocuk, yedi torun, oniki torununun çocuğu kocaman bir aileye sahip oldular...
Nereden mi biliyorum. Onlar benim anneannem ve dedem...
DAHA NİCE YILLARA...
Sizi seviyorum.
aliminyum folyo rölyef,dikiş,artık materyalleri değerlendirme,gezi,yemek,kumaş boyama, sırma,geridönüşüm,boncuk işi,kırkyama, el nakışı,kolleksiyon,antikalar,dekoratif objeler,resim,hikaye,ahşap boyama
27 Şubat 2011 Pazar
15 Şubat 2011 Salı
ELDİVEN YAPTIM
Yaptığım eldiveni Güler Erkan hanımefendinin bir tv programında görmüştüm. İnce dantel ipinden yapılmıştı ben yünden yaptım. Büyük kızıma beyazını yapmıştım, buda pembe olanı. parmaklardan başlanıyor dört parmak birleştirilip biraz daha örülüyor baş parmak ekleniyor, istenilen uzunluk sağlanınca bitiriliyor. Ben böyle süsledim, herkes istediği gibi süsleyebilir. Kolay ve çabuk bitiyor.
13 Şubat 2011 Pazar
GERÇEK AŞK HİKAYESİ-1
ECMEL İLE ALİ
Çocukluğumun belirgin karekterlerinden iki kişi Ecmel ile Ali. Mahallenin Ecmel halası, bizler onun yeğenleriyle arkadaştık o bizimde halamızdı. Kimseye zararı olmayan, iki öksüz yeğenine bakan, astım hastalığıyla uğraşan, evden dışarıya pek çıkmayan, herkese sevgi dolu gözlerle bakan kendi halinde biriydi. Dört kardeşten tek kız olanıydı.
Ali ise mahallede en güzel simitleri satan kendi halinde güler yüzlü ağabeyimizdi. Çok mu yakışıklıydı derseniz, değildi. Ecmel halada çok güzel değildi.Her gün belli bir saatte Ali:
-Taban vara, kumru var diye bağırır,
Ecmel hala balkondan:
-Ali üç tane,
diye seslenir, sepet sallar, simitleri alır, o içeri girer Ali'nin sesi git gide uzaklaşırdı.Çocuk gözüyle gözlemlediğim buydu.
Yıllar sonra öğrendim ki, Ecmel halamız toprak sahibi oldukça zengin bir ağanın dört çocuğundan tek kızı. Ali ise, yanlarında çalışan işçi. Gönül bu ya,birbirlerine aşık olurlar. Ali istetir Ecmel'i, ama vermezler. Ali işten ayrılır, Ecmel hasta olur yataklara düşer.Bir süre sonra ne büyükler kalır hayatta, nede mal mülk. sadece mütahitte verdikleri evlerinden dört daireleri vardır. Erkek kardeşlerinden tek evli olan eşinden ayrılmış, iki küçük yeğeni kalmıştır. Ecmel hasta yatağından onlar için kalkmıştır, onlar büyüyene kadar da direndi hastalığa.
Bir simit alımı süresince sevdiğini görmek.. Gözlerinin içine bakmak... Tanıdığımda otuzlu yaşlarda ve ikisi de bekardı.Ecmel hala yeğenleri kendi başlarının çaresine bakabilecek yaşa geldiğinde vefaat etti. Ali hala simit satıyor. O mahallede değil.
Hala bekar...
Çocukluğumun belirgin karekterlerinden iki kişi Ecmel ile Ali. Mahallenin Ecmel halası, bizler onun yeğenleriyle arkadaştık o bizimde halamızdı. Kimseye zararı olmayan, iki öksüz yeğenine bakan, astım hastalığıyla uğraşan, evden dışarıya pek çıkmayan, herkese sevgi dolu gözlerle bakan kendi halinde biriydi. Dört kardeşten tek kız olanıydı.
Ali ise mahallede en güzel simitleri satan kendi halinde güler yüzlü ağabeyimizdi. Çok mu yakışıklıydı derseniz, değildi. Ecmel halada çok güzel değildi.Her gün belli bir saatte Ali:
-Taban vara, kumru var diye bağırır,
Ecmel hala balkondan:
-Ali üç tane,
diye seslenir, sepet sallar, simitleri alır, o içeri girer Ali'nin sesi git gide uzaklaşırdı.Çocuk gözüyle gözlemlediğim buydu.
Yıllar sonra öğrendim ki, Ecmel halamız toprak sahibi oldukça zengin bir ağanın dört çocuğundan tek kızı. Ali ise, yanlarında çalışan işçi. Gönül bu ya,birbirlerine aşık olurlar. Ali istetir Ecmel'i, ama vermezler. Ali işten ayrılır, Ecmel hasta olur yataklara düşer.Bir süre sonra ne büyükler kalır hayatta, nede mal mülk. sadece mütahitte verdikleri evlerinden dört daireleri vardır. Erkek kardeşlerinden tek evli olan eşinden ayrılmış, iki küçük yeğeni kalmıştır. Ecmel hasta yatağından onlar için kalkmıştır, onlar büyüyene kadar da direndi hastalığa.
Bir simit alımı süresince sevdiğini görmek.. Gözlerinin içine bakmak... Tanıdığımda otuzlu yaşlarda ve ikisi de bekardı.Ecmel hala yeğenleri kendi başlarının çaresine bakabilecek yaşa geldiğinde vefaat etti. Ali hala simit satıyor. O mahallede değil.
Hala bekar...
11 Şubat 2011 Cuma
BUGÜN 12 ŞUBAT
Bugün 12 ŞUBAT. Bilenler bilir, bilmeyenler için ben ne anlamı olduğunu yazayım Kahramanmaraş'ın düşman işgalinden kurtuluşu. Biliyorum hemen hemen her kasaba her şehirde kurtuluş günü kutlanıyor.Ben egede böyle bir kutlama görmedim. Bloğumda yayınlayacağım fotoğrafları 11 şubatta çektim. Bir hafta önceden başlıyor kutlamalar. Mahalle muhtarları organize ediyor ilk önce, çocuklar ve gençlerden bir grup topluyorlar. Bazı muhtarlıklar bir ay önceden halk oyunları çalışması yaptıırıyor, 5 şubata kadar. 5 şubatta muhtarlıklarda toplanan gruplar merkezdeki meydana kadar davul zurna eşliğinde yürüyor. Kendi mahallelerinde dolaşıyorlar. Ta ki 12 ŞUBAT ta kadar bu gece ve gündüz devam ediyor. Bir çok Kahramanmaraşlı bir hafta boyunca yöresel kıyafetlerle dolaşıyor, yediden yetmişe denir ya yediden küçüklerde yetmişten büyüklerde var. Yalnız bunu erkekler yapıyor, 12 ŞUBAT günü kız çocuklarını köylü kızı olarak giydiriyorlar. 12 ŞUBAT taki çoşkuyu da görüntülemek isterdim, bizim ufaklıkla kalabalığa karışmak kolay değil. Bu gece evden havai fişek gösterisini izlemekle yetineceğiz. Önemli birşeyi unuttum bu gurupların adı ÇETE, kurtuluş savaşı zamanındaki mücadele eden çetelerin temsili olarak canlandırıyorlar.
Önce sokaklarda dolaşan çeteler
Bu meydanda bütün mahallelerden gelen çeteler toplanıyor ben sadece bazılarını çekebildim.
Bu amcalar Gaziantep'den gelmişler,onların kıyafetleri biraz farklı.
İşte Kahramanmaraş çetelerinin kıyafeti.Bana fotoğraf çekebilmem için poz veren herkese teşekkür ederim.
Önce sokaklarda dolaşan çeteler
Bu meydanda bütün mahallelerden gelen çeteler toplanıyor ben sadece bazılarını çekebildim.
Bu amcalar Gaziantep'den gelmişler,onların kıyafetleri biraz farklı.
İşte Kahramanmaraş çetelerinin kıyafeti.Bana fotoğraf çekebilmem için poz veren herkese teşekkür ederim.
7 Şubat 2011 Pazartesi
BAYAT EKMEK DEĞERLENDİRME-1
Bizim evde ekmekler küflenmedikçe atılmaz. Benim de kendimce yöntemlerim var.Mesela galeta unu almam bunu evdeki ekmeklerden elde ederim. Önce onları küçük parçalara böler tepsi içinde kuruturum.Daha sonra onları ellerimle ezerim (burdaki ekmekler elle eziliyor) ezilmiyorsa rondoda yada havanda döverek inceltirim. Poşet içerisine koyup buzlukta saklarım. Lazım oldukça köfte yaparken yada galeta unlu tariflerde buzluktan çıkarıp kullanırım.
3 Şubat 2011 Perşembe
ALİMİNYUM FOLYOLARIMDAN BİRİ DAHA
Aliminyum folyo ile rölyef enseverek yaptığım işlerden biri. Biraz yorucu olsada kol kaslarını geliştirsede ortaya çıkan sonuç herşeye değiyor.Ben kendim için tuğra serisi yapmak istiyordum, şimdiye kadar siparişlerimi yapmaktan buna fırsat bulamadım. Artık fikrimi değiştirdim, şimdi Kahramanmaraş tarihi evlerini yapacağım. Yakın bir zamanda bloğuma bu evlerden resimler ekliyeceğim daha sonra onların bazılarının folyo çalışmalarını yapıp resimklerle karşılaştırmalı olarak bloğumda yayınlayacağım.Şanslıyım Kahramanmaraşda çok güzel evler var.Bu tuğrada RIZK VEREN ALLAH DIR yazıyor.Arapça okumayı öğrenene kadar yazının türkçe sadece harflerin arapça olduğunu bilmiyordum. Bu da ençok sipariş aldığım rölyeflerden biri.
Yorumlarınızı bekliyorum...
1 Şubat 2011 Salı
DİKİŞ KURSUNA BAŞLADIM
Oturduğum evin alt katına halk eğitimin dikiş kursu açılınca bu fırsatı kaçırmak istemedim. Her ne kadar kendi çapımda dikiş bilsemde öğrenmem gereken çok şey olduğunu biliyorum. İnsanın kendi kendine öğrenmesiyle iyi bir öğretmenin öğrettiği elbette farklı oluyor. Bu nedenlede bize verdiği bilgiler ve öğrettiği dikiş teknikleri için öğretmenimiz DÖNE DİKİCİ hanımefendiye teşekkür ederim.
Küçük kızımın uyku tulumuna ihtiyacı vardı ona uyku tulumu diktim. Tulumun altı açık süeter gibi giydiriyorum.Bu da birçok kolaylık sağlıyor, yürüyebiliyor, gece lavabo için kalkarsa çıkarmam gerekmiyor, oda üşümüyor.
Oğlumada pantolon diktim bence o iyi bir manken değil :)
Küçük kızımın uyku tulumuna ihtiyacı vardı ona uyku tulumu diktim. Tulumun altı açık süeter gibi giydiriyorum.Bu da birçok kolaylık sağlıyor, yürüyebiliyor, gece lavabo için kalkarsa çıkarmam gerekmiyor, oda üşümüyor.
Makenliğide bence süper
Yine Nehir hanıma eşofman diktim kumaş bayasıyla süsledim
Büyük kızımın odasına perde diktim
Oğlumada pantolon diktim bence o iyi bir manken değil :)
İlk defa erkek kıyafeti diktim. Umarım annem beğenmiştir:) Daha sonra yine diktiklerimi yayınlayacağım. Annecim kumaşları tanıdın mı?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)